1 Ocak 2008 Salı

Özge Özberk & Mehmet Ali Nuroğlu


1970'lerin ruhu geri döndü

Takma kirpikler, büyük yaka gömlekler, İspanyol paça pantolonlar... 70'li yıllar Çemberimde Gül Oya ile geri döndü Dizinin iki genç ve başarılı başrol oyuncusu Mehmet Ali Nuroğlu ve Özge Özberk ile 70'li yıllar ile günümüzü karşılaştırdık.

4 EKİM Mehmet Ali Nuroğlu ve Özge Özberk 70'lerin dünyasını; o dönemin sıcaklığını, zorluklarını, politik yapısını, aşklarını, Çemberimde Gül Oya dizisinde yeniden yaşatıyorlar. Genç oyuncular her ne kadar o yıllara hayranlık duysalar da, 'Artık bu çağda yaşamaya adapte olmuşken, her şeyi daha light yaşamaya alışmışken, geçmişe dönmek bizi çok yıpratır" diyorlar.

* Dönem dizisi çekmek kolay değil. 70'lerin dünyasını hata yapmadan yaratmak ve oynamak sizler için ne kadar zor? M: Çağan Irmak usta bir yönetmen. Nasıl bir etki yaratması gerektiğini iyi biliyor. Bizim ekstra düşünmemize gerek kalmıyor. Ama sanat gurubunun işi zor. Biz toplum olarak çarpık bir gelişme yaşadığımız için, 20 sene öncesi bile olsa inanılmaz bir değişim var. Ufacık bir yeri bile 70'lere döndürecekseniz ortadan kaldırmanız gereken çok şey görürsünüz.

DEJENERE TOPLUM OLDUK

* Rolünüzün daha inandırıcı olması için özel bir araştırma yaptınız mı? M: Benim ilgilendiğim bir dönemdi. Okuduğum kitapları tekrar okudum, o dönemi yaşamış insanların yazdığı otobiyografik kitaplar aldım. Ama tabii eylemlere filan katılmadım. Ö: O dönemi, yaşamış kişilerden dinleyerek öğrenmeyi tercih ettim. Babam üniversitedeyken çok zorluklar yaşamış, beş dakika geç kalsa annem paniklermiş. Ama zaten senaryo yeterince bilgi içeriyor. Oradaki diyaloglar, hareketler, Çağan'ın verdiği mizansenler yeterli.

* 70'leri canlandırmak nasıl bir duygu sizler için? M: Teknolojik olarak tabii ki önemli gelişmeler oldu. Türkiye'de ama o dönemki insanların fikirlerine, inançlarına, sahiplenmelerine ve şu anki bizim tavrımıza baktığım zaman büyük bir dejenerasyon var. Ve bu beni rahatsız ediyor. Çok bireyselleştik. Her koyun kendi bacağından asılır gibi utana sıkıla söylenmesi gereken şeyler çok normal geliyor... O yıllara dönmek isterim ama nasıl ayak uydurabilirim bilmiyorum. Ben bu
çağın koşullanmalarını yaşayan bir insanım. Ö: Saçlar, takma kirpikler, ağır makyajlar, degaje yakalar, biraz zor girdim o döneme ben. Ama özel bir doku var orada. Müziklerden kıyafetlere, görüşlere o kadar çok başlık var ki... Ama yine de yaşamak istemezdim. Aşkı sonuna kadar yaşanmış ve sahiplenmişler, inandıkları şeyin çok fazla peşinden gitmişler. Ben o kadar duygusal hissedemezdim. Artık light ve vurdumduymaz olduk.

* Mehmet Ali, gençlik yıllarında o dönemi yaşasaydın devrimci olur muydun? M: Devrimcilik, bir örgütün içinde bir takım insanlarla beraber düşünmeye çalışmaksa bunu yapamazdım. Baskıcı yapılardan hoşlanmam. Ama onların inandıkları şeylere ben de inanırdım. Kötü şeylerden bahsetmiyorlar ama yöntem olarak yakın hissetmiyorum kendimi. Kendimi devrimciyim diye de adlandırmam. İnsanlar için güzel şeyler istemekse evet devrimciyim, birtakım değerleri muhafaza etmek muhafazakârlıksa o zaman muhafazakârım.

* Özge sen aşkı uğruna aileni karşına alıp aşkının peşinden gider misin gerçekte? Ö: Ben konuşarak anlatmaya çalışırdım. Yurdanur bunu denemedi. Aşık olduğu çocuk babasının tamamen tersi bir insandı. Sanırım ben Yurdanur'a göre biraz daha uğraşırdım. Ama Yurdanur kadar derin değilim. Bu dönemde bence aşk yerine önemli olan birbirine duyduğun saygı ve verdiğin değerdir.

* Politik yönü ağır bir dizide oynuyorsunuz. Korkmadınız mı sert tepki gelir mi diye? Ö: Hayır. Bu Türkiye'- nin bir gerçeği. Bunu bilmeyenlere görsel bir şekilde anlatmak gerekiyor. M: Hiç korkmadım. O dönemki siyasi yapıyı anlatmak öncelikli hedef değil. İnsan ilişkilerindeki sıcaklığı ve değerleri anlatıyoruz. Benim için gurur verici bir şey. O dönemler hep yok sayıldı. Bu bazı şeylerin sorgulanması için bir başlangıç olabilir.

*Peki gelen tepkiler nasıl? Ö: Dizi seyretmeyen bir gençlik var. Ama bizi seyrediyorlar ve birbirlerine çaktırmadan ağladıklarını söylüyorlar. M: Riskli de bir şey. Hassas bir dönem, acı çekilmiş. En ufak bir şey kötü şeyler yaşamış insanları kırabilir. Ama bunlarla karşılaşmadık. Diziden sonra bir genç o dönemle ilgili bir tarih kitabı alıyorsa dizi amacına ulaşmıştır.

* Türkiye'deki oyunculuk sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Ö: Sektör inanılmaz gelişti. 85 yeni dizi girmiş. Herkes mi senarist oldu, herkes mi oyuncu oldu. Ama eleme olacak ve kalan kalacak. Keşke daha fazla sinema filmi yapılsa... M: Çok fazla talep de var ki sektör kendini geliştiriyor. Bir yönden sonra sinemaya kayacak sektör. Daha fazla imkan ve daha çok iş bilen insanlar yetişiyor. Türk oyuncular çok yetenekli. Bir Haluk Bilginer mesala dünya çapında bir adam. Fakat teknik eksiklerimiz var. Yönetmenler, ışık tasarımcıları, sahne tasarımcıları, teorisyenler yok. Bunlara ihtiyacımız var ama bunlara yönelik talep yok. Herkes başrol oyuncusu olmak istiyor.

"Elektriğimiz çok farklı"

Aranızda aşk olup olmadığına dair sorular geliyor mu? Yakıştırılıyor musunuz? M: İşin en sevindirici yanı bu işte. Böyle bir soruyla hiç karşılaşmadık. Yolda da benim başıma hiç öyle şeyler gelmiyor. Genç kızlar çığlıklar filan atmıyor. İnsanlar gözleri dolu dolu teşekkür ediyorlar. Bu dizinin anlattıkları kalplerine dokunuyor ve bu daha önemli onlar için. Ö: Bizim elektriğimiz çok farklı. Mehmet Ali'yi çok seviyorum. İyi bir oyuncu, iyi bir arkadaş. Birbirimize problemlerimizi anlatıyoruz.

Buge CANKAT

www.sabah.com.tr

Hiç yorum yok: